Ahmet Tulgar - Volkan'ın Romanı

İbnistan Forum: Kitap, Film, Müzik, Sanat ... : Ahmet Tulgar - Volkan'ın Romanı
 Alt konuMesaj  Son Mesaj


Sayfanın en üstüÖnceki mesajSonraki mesajSayfanın en altıBu mesaja link  

ibnistan (admin)

09 Mart 2006, Perşembe - 00:31 Mesajı değiştirmek için tıklayın!

Saunada tanıştığı polisten esinlendi eşcinsel bir polis kahraman yarattı


Hürriyet (Pazar), 5 Mart 2006


Şermin TERZİ

Ahmet Tulgar (45), Milliyet Gazetesi'nde uzun süre yaptığı röportajlarla, röportaj yaptığı insanlarla çektirdiği fotoğraflardaki sabit ama içten gülümsemesiyle tanınır. Gazeteciliğe kısa bir süre ara verip ortadan kaybolduğunda bir şeyler karıştırdığı muhakkaktı. Nedeni geçtiğimiz hafta Everest Yayınları'nda ortaya çıktı.

Eşcinsel bir polisin hikayesinden yola çıkarak, "Volkan'ın Romanı" adıyla siyasi bir polisiye yazmıştı. Roman, tam da Sauna Çetesi'nin konuşulduğu şu günlerde, gönderme yaparmışçasına saunada başlıyor. Zaten Tulgar da, romandaki tek gerçeğin saunada tanıştığı ama bir daha hiç görmediği Barış ismindeki polis olduğunu söylüyor.

Saunada çete kurmak için biraraya gelmediğinize göre, tanıştığınız polis size nasıl bir ilham kaynağı oldu?

- Farklı kesimlerin biraraya geldiği bir saunaya gidiyordum. Sıcağa dayanabilmek için, saunanın içinde panel gibi sohbetler yapardık. Sauna kat kat, Siyaset Meydanı dekoru gibi olurdu. Fakat herkeste peştamal, bazısının omzunda Yunan Senatosu'ndaki senatörler gibi şallar. AB meselesini tartışıyorduk. Bir ara sessizce otururken, bebek yüzlü ama yüzüyle alákásı olmayan yapılı vücutlu bir çocuk lafa karışıp, "Polislere adaletsizlik yapıyorsunuz. Ben polisim" dedi. Onu söylerkenki çekingenliği, bakışı hiç gözümün önünden gitmedi, bir daha da kendisini hiç görmedim. Ama o anda bir polis romanı yazmaya karar vermiştim.

Bu romanın bir yazılma amacı var mı? Her meslekten eşcinseller çıkabileceği mesajını mı vermek istiyorsunuz, yoksa tamamen edebi kaygılarla mı yazılmış bir roman?

- Tabii ki sadece edebi kaygılarla yazılmış bir roman. Ama üç nedeni var. Biri 19. yüzyıl romanlarındaki gibi bu çağda da umudu, güzelliği, aşkı bulabilmek mümkün mü bunu sorgulamak. İkincisi siyasi bir roman yazmak. Üçüncüsü de okurken bir polisiye ve okuma hazzı vermek.

Romanda, kahvaltıda kebap yiyen bir erkeği bile estetize edebilmişsiniz. Bu görüntü sizin estetik duygunuza ters gelmiyor mu gerçekten?

- Tabii, aslında roman zaten kebap kokusuyla başlıyor. Romanın kahramanı Volkan, çürümeyi ve çirkinliği sürekli kokularla tarif ediyor. Sevdiği İzzet'i güzelliğin, yakınlığın, arkadaşlığın sembolü olarak gördüğü sürece o kokuyu hiç duymuyor. Ne zaman İzzet onu reddediyor o zaman İzzet'e sinen kebap kokusunu duymaya başlıyor. Aşkta da öyle değil mi? Birine çok aşık olduğun zaman hiçbir kusurunu görmezsin. Aşk bitmeye başladığında ise, "Ay bu ağzını da şapırdatıyormuş, televizyon seyrederken ayaklarını da kaşıyormuş" diye her şeyi gözünüze batar.

OSCAR ADAYLARINA BAKIN HEPSİ ÇOK MANİDAR

Komplo teorileri, romanın çatısını oluşturuyor. Sizce komplo teorileri kaderimize ne kadar etki edebilir, hayatımızdaki yeri ne?

- Bir komplo bile gerçekse, o zaman her şey komplo olabilir. Çünkü o komplo bir önceki komployu gizlemek için yapılmış olabilir. Hálá Irak Savaşı'nın kimin komploları sonucu çıktığını bilemiyoruz. Türkiye demokrasi geleneği olmayan bir ülke olduğu için, kurumlar denetlenemiyor ve o yüzden bu topraklarda daha fazla komplo ortaya çıkıyor. Ama demokrasisi gelişmiş ülkelerde komplo yapmak daha zor. Eğer demokrasi, toptan başka bir komplo değilse tabii.

En etkili komplo teorisyenleri kim sizce?

- Hollywood. Çünkü Hollywood sürekli kendi gözünde, kendini aklamak zorunda olan bir yapı ve bunu da çok iyi yapıyor. Şimdi Amerika tarihinin en karanlık dönemini yaşıyor. Ama tam da bu dönemde, şu Oscar adaylarına bir bakın. Hepsi çok manidar. Bir tanesi en büyük tabuyu yıkan gay kovboylar, diğeri McCarthy döneminde savaşmış bir televizyoncu. Bir diğeri, "Los Angeles'ta hiçbirimiz birbirimize dokunmuyoruz, sadece arabalar çarpışınca çıkıyor ve kavga ediyoruz" repliğiyle başlayan Crash filmi. Amerikan politikası komploları çok iyi uyguluyor. Türkiye'de ise Fehmi Koru'nun, Taha Kıvanç müstear ismiyle yazdığı yazılar bence çok önemli. Çünkü Fehmi Koru her ne kadar İslamcı yazar olarak tanımlansa da, o Taha Kıvanç olarak bunu öne çıkarmadı, tarafsız kaldı. İyi bir komplo teorisyeni olabilmek için tarafsız olmak, hatta her taraflı oynuyor olmak lazım.

BAKİ KOŞAR'IN CİNAYETİ BİR KOMPLO OLAMAZ MI?

Eşcinsel, uyuşturucudan ölen polisler var romanda. Polisler size cıss yapmasın?

- Her meslek grubunda olduğu gibi polisler içinde de mutlaka eşcinseller vardır. Aynı şekilde iyi polisler ve kötü polisler olduğu gibi. Türkiye'nin son 10 yıl arşivlerine baktığınızda, polis teşkilatından kaç çete, kaç yolsuzluk çıktı? Kaçı intihar etti? Neden polisler bu kadar acı çekiyor ya da neden etraflarına bu kadar zulüm yapıyorlar? Asıl bunları düşünmeleri gerekir. Ben tam da polislerin yalnızlığını anlatıyorum.

Türkiye sizce eşcinsellere karşı ne kadar fobik? Bu konuda ne kadar ikiyüzlü?

- Batıda, heteroseksüeller ve eşcinseller kendi dünyasında yaşar, kimse kimsenin alanına müdahale etmez. Oradaki eşcinsellerin hiçbiri burada olduğu gibi heteroseksüel birine kaş göz işaretiyle kur yapmaz. Ama Türkiye'de eşcinseller çok rahat heteroseksüellere, heteroseksüeller de gaylere günlük hayatta bulaşabiliyor. Bu yakınlık, aynı zamanda şiddeti doğuruyor. Türkiye'de "Ben eşcinsel miyim?" korkusu çok fazla var. Bir eşcinselle ilişkiye giren heteroseksüel, "Ben bir erkekle yattım ama heteroyum" diyor. Ne zaman ki buna ilişkin kuşkuları oluşmaya başlıyor, o zaman öfkeleniyor ve şiddete başvuruyor.

En son gazeteci Baki Koşar'ın 20 bıçak darbesiyle eşcinsel bir cinayete kurban gittiği iddia edildi. Eşcinsel cinayetlerdeki vahşetin sebebi ne?

- Eşcinseller ilişkilerinin çok uzun sürmeyeceğini düşündükleri için toplumun her sınıfından insanla birlikte olurlar. İşin içine artık para ve komplolar girdiği için bu bir şiddet ilişkisine dönüştü. Eskiden katil yakalandığı zaman, "Ben onun eşcinsel olduğunu bilmiyordum, ilişki teklif edince gözüm döndü öldürdüm" derdi. O yüzden o kadar hunharca öldürüyorlar ki, cinnet geçirdiği anlaşılsın. Ama artık savcılar bu numarayı yutmuyorlar. Baki'nin cinayetinde komplolara dönersek, ilk bakışta herkes eşcinsel cinayeti diyor. Ama aynı zamanda Hasankeyf'te öncülük yapmış, Ilısu Barajı ile ilgili belki de bir sürü ihalecinin ayağına çelme takmış biriydi. En son çalıştığı gazete, Gündem gazetesiydi. Belki de politik nedenlerle öldürüldü ve eşcinsel cinayeti süsü verildi. Kim bunu kanıtlayacak?

EŞCİNSEL İLİŞKİLER KENDİNE DESTEK BULAMIYOR

Peki niçin eşcinsellerin ilişkileri sürekli olamıyor?

- Evlilikler, hep yan kollar tarafından destekleniyor. Aileler işin içine giriyor, imza atılmışsa devlet işin içine giriyor, daha sonra da çocuklar. Eşcinsellerin ilişkisinde bu yan destekler yok. Galiba bir de birbirlerine güvenmiyorlar. Aralarında hiçbir sosyal akit olmadığı için, yarın çekip gittiği zaman ne olacak diye düşünüyorlar ve aralarında güçlü bir bağ oluşamıyor.

Alt ve üst sınıf çok içiçe yaşayabiliyor bu ilişkileri? Eşcinseller arasında sınıfsal ayrımı ortadan kaldıran şey nedir?

- Heteroseksüel kadınlar da eminim şoförüyle, masörüyle yatıyordur. Fakat onlar bunun üzerinde asla konuşmazlar ve dışarı duyurmazlar. Ama diğerlerinde zaten bir gecelik geçici ilişkidir, umursanmaz. Bakmayın, alt sınıftan insanlarla birlikte olduklarında, aslında onlar da 24 saat boyunca evlerinde bir elektrikçi çırağı ya da şoför dolaşsın istemez. Alt sınıf üzerinde parayı kullanıyor da olabilir.

Heteroseksüel aşkla, eşcinsel aşk arasında duygu bakımından fark var mı?

- Bütün tarihin gösterdiği bir şey var ki, eşcinseller arasında oluşan aşk ve tutku ilişkisi daha şiddetli ve daha zihinde yaşanan bir şey. Anatomi de ancak o kadarına müsaade ediyor zaten. Heteroseksüellerde ilişki bir süre sonra bir kuruma dönüşebiliyor, diğeri ise bitiyor. Çekirdek aile dediğimiz şey, tarihin bir döneminde çıkmış, bir dönem sonra da bitecek.

Saunacılar diye bir alt kültür var

Hamamlar ve saunalar eşcinseller için niçin önemli?

- Anatominin, insanın önüne hazır koyduğu bir cinsel haz alma yöntemi var. Bunun dışında yöntem deneyenler, meydana gelebilecek problemlerden dolayı bunu daha ziyade zihinsel olarak yaşar. O zaman da gözler için estetik çok fazla öne çıkar. İşte hamamlar ve saunalar, başka erkeklerin bedenlerini görebildikleri tek yer. O erkeği hiç tanımıyor olabilir ama erkek cinsiyle başbaşa olmak onlara yetiyor.

Saunada bir çete kurulması, sizi şaşırtan bir şey mi peki?

- Duyduğumda hiç yadırgamadım. Oralarda iş bitirilir. 1997'de Susurluk'la ilgili bir yazı yazmıştım. O yazılardan bir tanesi "Saunadaki Susurluk"tu. Çıplaklık insanlar arasında hiyerarşiyi ortadan kaldırıyor ve bir samimiyet kazandırıyor. Özellikle erkekler, birbirlerini eşiti olarak görmeye başlıyor. Saunada sohbetin adabı yüksek sesle konuşmaktır. Sessiz fısıldaşarak konuşulursa, aralarında bir şey mi oluyor bunların diye düşünülür. Bence terlemenin ve sık sık soğuk duş almanın aydınlatıcı bir tarafı da var ki, insanlar sırlarını paylaşmayı seviyorlar. Ben pek çok erkeğin gerçek yüzünü saunada tanıdım. Tansu Çiller döneminde, bir milletvekili, kimlere rüşvet verdiklerini saunada açık açık ilan ediyordu. Saunalara kendini güvende hisseden çok fazla iktidar sahibi adamlar gider. İşadamları, siyasetçiler hep saunadadır. Arada sırada gidenler de var elbet ama aslında saunacılar diye bir alt kültür var.

Kuyumcu patronları çıraklarının mücevher kadar parlak olmasını ister

Antik Yunan'dan, Rönesans'a kadar bütün sanatçılar ve onların çırakları arasında tensel bir ilişki vardır. Bu artizan ilişkilerde cinsellik ve arzu o kadar sıvı bir şey ki, nerelerde bir dip su olarak aktığını saptamak çok zor. Bu hiç dışa vurulmamış bir cinsellik de olabilir. Bugün aynı şey meselá Kapalıçarşı'da vardır. Gidin kuyumculara oradaki kuyumcu çıraklarına bakın. Hepsi fiziklerine çok düşkündürler. Tiril tiril giyinirler, saçları jölelidir. Orada hálá artizan ilişkiler vardır. Patronları o çırakların, oradaki mücevher kadar parlak olmasını ister. Burada bir estetik zevk olduğu kesin. Mücevherle çalışan birisinin, mücevherle yarışacak çocukları seçmesi, bunu bir arzu nesnesi olarak görmesi ki bu arzu kesinlikle cinsel olmak zorunda değil, arzu çok geniş bir kavram çünkü, bir güzellik arayışı olduğu kesin.

EŞCİNSEL JARGONDA GULLUM EĞLENCE NAFTA 20-30 YAŞ ARASI ERKEK DEMEK

Romanda bir yerde, "Saunadakilerle eskisi kadar gullum yapamıyorum" yazmışsınız. Eşcinsellere özgü bir jargon mu bu? Ne demek gullum?

- Evet bunlar eşcinsel alt kültürün lafları. Gullum, eğlence demek. Başka bir yerde de "nafta" geçiyor. Nafta da 20-30 yaş arasındaki erkeklere verilen bir isimdir.


Bu konu için mesaj gönderme aktif değildir. Daha fazla bilgi için yönlendiriciniz ile iletişim kurunuz.