İbnistan giriş sayfası eski anasayfa Eşcinsellik ve Tekâmül
< Şark-İslâm Klasiklerinde Eşcinsel..
< I.Giriş
önceki sayfa

Şark-İslâm Klasiklerinde Eşcinsel Kültür

Zekeriya Gün / Ankara
(zek@gay.com)

GİRİŞ

Şark-İslam klasiklerinde eşcinsellik konusuna değinen yerli ve yabancı literatür, azımsanmayacak kadar çoktur. Bu literatürün, divan edebiyatı söz konusu olduğunda en vazgeçilmez adı Nedim, içinde eşcinsellikle ilgili öğütlerin yeraldığı metni ise Keykavus'un Kabusname'sidir. Bu yapıtın üç eski çevirisinden en önemlisi, Mercimek Ahmet adlı bir çevirmen tarafından II. Murat döneminde Osmanlı Türkçesine yapılan bir çeviridir. En çok atıf yapılan kaynaklardan biri bu olmakla birlikte, konuyla ilgili bazı modern araştırmalarda, yeterince tanınmayan kaynaklardan da söz edildiğini görebiliriz.

Üç bölümlük bu yazı dizisinde, Şark-İslam klasiklerinden günümüz Türkçesine çevrilmiş Fars edebiyatı ürünlerinden derlenen eşcinsel öykülerle, Gelibolulu Âlî'nin XVI. yüzyıl Osmanlı İmparatorluğunda gelenek-görenek ve sosyal hayatı oldukça kapsamlı yansıtan Mevaidü'n-Nefais adlı eserinin ilgili bölümleri değerlendirilecektir. Konumuzla ilgili modern araştırmalarda Âlî'nin yapıtına değinilmekle birlikte kapsamlı bir değerlendirmesinin yapılmadığını görüyoruz. Ayrıca Fars edebiyatı ürünlerinden alıntılayacağımız malzeme/öyküler de söz konusu araştırmalarda değerlendirilmemiştir. Bu bakımdan araştırmamızın konuyla ilgili çalışmalara katkı olacağını sanıyoruz.

Kaynaklar:

Öyküleri alıntıladığımız kaynaklar Ferideddin-i Attar (Ö.1199)'ın İlahiname'si ile ünlü İran klasiği Sadi'nin Bostan'ıdır.

Attar, ünlü bir sufidir. Yapıtları sufilerin en çok ilgi gösterdiği tasavvuf klasiklerindendir. Burada alıntılayacağımız öykülerinde de görüleceği üzere o, eşcinselliği insani bir edim veya bir duygulanım olarak kabul etmekte ve eşcinsel aşkı herhangi bir çekingenlik göstermeden yansıtmaktadır. Öykülerinde kadın ve erkek arasındaki aşk kadar eşcinsel aşka da yer verir.

Bu öykülerde en çok "oğlan tasviri" yer bulmaktadır. Bu tür tasvirler, eşcinsel aşktan bahsedilmeyen öykülerde bile görülür; eşcinsel aşk ise gayet normal ve yaşamın bir gerçeği olarak anlatılır. Yalnız unutulmamalıdır ki, Attar, bütün sufiler gibi gerek kadın-erkek, gerekse erkek-erkek arasındaki aşkı "mecazî aşk" kapsamında değerlendiren anlayışın temsilcilerindendir. Yani bir sufinin önündeki aşılması gereken basamaklardır bu tür aşklar. Sonunda ulaşılması gereken ilahî aşktır. Fakat mecazî aşkı tatmadan da gerçek anlamda ilahî aşka ulaşılamamaktadır.

Bakış açısı olarak bu anlayış, eşcinsel aşkla heteroseksüel aşk arasında bir fark görmez. Öyleyse, sonunda aşılacak olduktan sonra sakıncası yoktur; tersine sufiyi olgunlaştırır.

Attar'ın bu bakış açısı, tasavvufun genel anlamda aşk anlayışı olmakla birlikte, onun öykülerinde insani bir sıcaklık bulabiliriz. Aşılması gerektiğini düşünse bile eşcinsel aşkı dışlamaz. Öykülerindeki oğlan tasvirleri de oldukça canlıdır; dönemin eşcinsel tercihlerini ve estetik anlayışını yansıtır.

***

Sadi, Bostan ve Gülistan adlı iki yapıtıyla ünlüdür. O, Attar gibi bir Sufi değildir, yalnız tasavvufa da aşina bir şairdir. Bostan adlı yapıtından alıntılayacağımız bir öyküsünde Attar'ın öykülerine benzer bir şekilde işler konuyu. Yalnız burada tasavvufî bir duyarlık yoktur; eşcinsel aşkın yüceltildiği sezilir.

***

Gelibolulu Âlî, XVI. yüzyılın gelenek ve göreneklerini olduğu gibi yansıttığı yapıtında, dönemin eşcinsellikle ilgili tutumunu da gözler önüne serer, yaşadığı toplum hakkında sosyolojik gözlemler yapar.

Âlî'nin en önemli gözlemini şu cümleleri yansıtır: "Günümüzde namertlerin tüysüz-türüzsüz, bıyığı ve sakalı çıkmamış ve güzelliği meydanda olan iyi huylu gılman (Oğlan-delikanlı)'a rağbeti, güzel ve cazibeli kadınlara gösterilenden daha çoktur." Bunun nedenini de o dönemde kadınlarla serbestçe arkadaşlık yapılamamasına, bu tür dostlukların dikkat ve tepki çekmesine bağlar.

Şaşırtıcı olan, Âlî'nin, bu tür eğilimleri olanları "namertler" diye anmasına rağmen, hemen peşinden, çeşitli yörelerin eşcinsel arkadaşlığa uygun olan veya olmayan delikanlılarından bahsetmeye girişmesi ve ilgilenenlere gerekli tavsiyelerde bulunmasıdır. Âlî'nin bu konuda engin deneyimleri olan bir gözlemci olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Osmanlı eyaletlerinin hemen hemen tümünün "oğlan"ları hakkında ayrıntılı bilgiler verir. Onun bu konudaki gözlemlerini ve konuyla ilgili tavsiyelerini yazımızın üçüncü bölümüne bırakıyoruz.

Şunları da belirtmeliyiz ki, Mevaidü'n Nefais'te eşcinseller sürekli kötülenir. Onlardan bugün bile yazılı bir metinde kullanılması yakışık almaz görünen sözcük ve sıfatlarla bahsedilir. İncelediğimiz bölümlerin başlıkları ise açıkça eşcinsel çağrışımlar yüklüdür. (Örn. 8. bölüm başlığı: "Bıyığı terlememiş ve sakalı çıkmamış oğlanlar takımını anlatır") Bu yapıtta eşcinsel gereksinimlerini doyurmak isteyenler için uygun özelliklere sahip "oğlan"lar, bütün ayrıntılarıyla betimlenir.

Hatta Âlî, bu konuları anlattığı bölümlerde kendini tutamayıp şiirler (dörtlük ve beyitler) döktürür; betimlemelerini şiirlerle süsler/destekler. Bu yapıtta, dönemin istenilen/rağbet edilen erkek tipinin özellikleriyle ilgili ayrıntılar tüm açıklığıyla yer alır.

Âlî'nin yapıtı, dönemin eşcinsel argosu bakımından da zengin bir malzeme kaynağıdır.

Bu kaynaklardan bazıları: Murat Bardakçı, Osmanlı'da Seks/Sarayda Gece Dersleri, Gür Yay., 6. Baskı, İst., 1993; R. Ahmet Sevengil, Eski İstanbul Nasıl Eğleniyordu, İletişim Yayınları, İst. 1993; Arno Schmidt-Jehoeda Safer, Müslüman Toplumlarda Erkekler Arası Cinsellik ve Erotizm, Çeviri: Dilek Canet, Kavram Yay., 1. basım, İst., 1995; Ali Kemal Yılmaz, Erkek ve Kadında Eşcinsellik, Özgür Yay., İst., 1998; Fethi Işık, "Tarihimizden Sayfalar", Kaos GL, Şubat 1998, Yıl:4, Sayı:42, s.26; Aynı yazar, "Ünlülerimiz-Şair Nedim (1681-1738)", Kaos GL, Mart 1998, Yıl:4, Sayı:43, s.27; Colin Spencer, "Eski Arap Toplumunda Eşcinsellik ve İslâm", Çeviri: Selçuk, Kaos GL, Temmuz-Ağustos 1998, Sayı:47-48, s.10-12. Ayrıca cinsellikle ilgili ansiklopedilerin eşcinsellik konusuna ayrılan bölümlerine de bakılabilir.

Eşcinsel literatüre Şark-İslam klâsiklerinden örnek olarak şunları gösterebiliriz: Kaykavus, Kabusnâme, Çeviri: Mercimek Ahmed, Hzl. O. Şaik Gökyay, MEB yayınları, 3. basılış, İst., 1974. (Bu yapıtın bir başka çevirisi de A. Özkırımlı tarafından yapılmış, fakat bu çeviride eşcinsellikle ilgili tavsiye cümleleri çıkartılmıştır.); Gelibolulu Mustafa Âlî, Mevâidü'n-Nefâisfi Kavâidi'l-Mecâlis/Görgü ve Toplum Kuralları Üzerine Ziyafet Sofraları I, II, Hzl. O. Şaik Gökyay, Tercüman 1001 Temel Eser Yay., İst., 1978. (Bu yapıtın bir çevirisi de Cemil Yener tarafından yapılmıştır. Hünkar K.evi yay., İst., 1975). Gökyay'ın çevirisi, aynen yeni harflere aktarım olduğu ve günümüzde kullanılmayan terim ve deyimlerin son derece isabetli açıklamalarıyla zenginleştirildiği için daha güvenilirdir. Yener'in çevirisi bir sadeleştirmedir ve birçok sadeleştirmelerde olduğu gibi metin yer yer tahrif edilmiştir.

Bir örnek için, C. Spencer'ın yukarıda andığımız KAOS GL'de yayımlanan yazısına bakılabilir. Bu çeviri-alıntıda farklı olarak Gazalî ve İbn-i Haldun'un homoerotik şiirlerinden ve Tifâşî'nin Nüzhetül-Elbab adlı eşcinsel öyküler de içeren yapıtından sözedilmektedir. Tifaşî'den alıntılar için ayrıca bkz. Charles Pellet, "Liwat", Müslüman Toplumlarda Erkekler Arası Cinsellik ve Erotizm, s.165-180.

Âlî'nin geniş bir biyografisi için bkz. Cornell H. Fleischer, Tarihçi Mustafa Âlî/Bir Osmanlı Aydın ve Bürokratı, Çeviri: Ayla Orta, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İst., 1996

Âlî, a.g.e., s.59

Giriş I. Öyküler II. Mevâid'de eşcinsel kültür III. Şeker Dudaklı Ay Yanaklı Oğlan Öyküsü IV. Nâima Tarihi’nden Eşcinsel Bir Anekdot
V. Aşk Tanrıya Ortak Koşmaktır VI. "ÜZÜMCÜK" Diye Bir Şey Var... VII. Leyla ile Leyla VIII. Eşcinsel Aşk Zinciri IX. Nedim'in "Serv-i Revan"ı


Tıklayın: önceki sayfa